ADA’NIN ILK ITFAIYECILERINDEN FAİK ÇEVİK’İN KIZI NURHAYAT EMİRAL, İTFAİYECI BABASINI VE O DÖNEMLERI ANLATTI.
Nurhayat Emiral 90 yaşında. Büyükada sakinlerinden. Adalıların ismini çokça andığı İtfaiye Amiri Faik Çevik’i kızı. Dokuz aylıkken, babasının görevi nedeniyle İstanbul Yeşilköy’den Ada’ya taşındılar. Beş kardeşler. İlk okulu Büyükada Taş Mektep’te okudular. Dönemin imkansızlıkları nedeniyle öğrenimini sürdüremedi. Ancak Adalı Rum kadınlardan dikiş dikmeyi öğrendi, el işi örgülerde kendini geliştirdi ve sosyal hayattan hiç kopmadı. 25 yaşına geldiğinde, kendisi gibi Adalı olan müteahhit Hasan Emiral ile evlendi. Beş çocukları oldu.
Eşini ve kardeşlerini yıllar önce kaybeden Nurhayat Emiral, zamanını evde dantel örerek, tablet ve telefondan haber takip ederek, eski dostlarıyla, çocuk ve torunlarıyla görüşerek geçiriyor. Emiral, sakin Ada yaşamından çok mutlu olduğunu söylüyor.
KARDEŞİ DE BABA MESLEĞİNİ SEÇTİ
Bahçeli, şirin bir yerde oturan Nurhayat Emiral’ı evinde ziyaret ettik. Yaşına rağmen teknolojiyi neredeyse gençler kadar iyi kullanan Emiral, aile albümünü göstererek yaşam öyküsünü anlatmaya başlıyor.
“15 Mart 1932 Yeşilköy doğumluyum. Annem Nesibe ev hanımı, babam Faik ise İtfaiye amiri. İkisi kız beş kardeşiz. Erkek kardeşlerimizden en küçüğü babamın yolundan gitti ve itfaiyeci oldu. 25 yaşımda evlilik yaptım. Her ne kadar ‘görücülük’ usulü desem de aslında pek öyle sayılmaz. Eşim Hasan ile Ada Vapuru yolculuğu esnasında göz göze geldik ve birbirimizden yoğun elektrik aldık… Daha sonra Hasan beni sormuş vapurdaki Adalılara. İtfaiye Amirinin kızı demişler, benim için. Hasan meğer beni önceden de duymuş. Annesi ile konuşmuşlar ve ardından eve gelip annem ve babamdan istediler beni. Hasan ile mutlu bir evlilik yaşadım. O çok erken göçüp gitti buralardan. Çocuklarımla, torunlarımla anısını yaşatıyoruz…”
“EVİMİZ İTFAİYENİN YANINDAYDI”
Emiral, çocukluğunun adasını da şöyle anlatıyor:
“Kuşak olarak devamlı eski adayı anıyor, o günleri özlemle bizden sonraki kuşaklara anlatıyoruz. Aslında çok kolay günler değildi. Örneğin elektrik yoktu o dönemlerde, gaz lambalarla aydınlatıyorduk evi, okul derslerimizi lamba altında çalışıyorduk, televizyon olmadığı için ev içi sohbetler de çok güzeldi, hayat he anlamda çok tatlı, çok değerliydi. Evimiz İtfaiye binasının yanındaydı.
İtfaiyeden ekipler, hava kararınca sokaktaki lüküs lambaları yakarlardı, sabahları da söndürürlerdi. Deniz pırıl pırıldı ve her tarafta denize girerdik. Balık bolluğu vardı, kıyıya vuran balıkları elimizle tutar eve getirip pişirirdik. Zeytinliklerimiz vardı, yeşil zeytinler. Yüze yakın tavuğumuz vardı, taze yumurtalardan yerdik. Keçilerimiz, koyunlarımız vardı ama yasak gelince onları alıp Sedef Adası’na götürdüler. Babam kayıkla her gün o hayvanlara yemek gönderiyordu. Sedef’te o zaman yerleşim yoktu.
İtfaiyenin karşısında, camiye yakın bir çam ağacı var, bilirsiniz. Biz adaya taşındığımızda babam benim için dikmiş o ağacı. Ben 90, ağaç da 89 yaşında şuan. “
İTFAİYECİ BABANIN KIZI OLMAK
“Evimiz itfaiye ile yan yana olduğu için daima babamı görürdük. Nasıl disiplinle, özveriyle çalıştığına şahit olurduk. Babam sadece itfaiye erlerini değil, gönüllü ada halkını da her sabah koşturur, çalıştırırdı yangınlara hazırlıklı olsunlar diye. Biz çocukları onun bu disiplinine hayran kalırdık. Nerede bir yangın çıksa kendimizi orada bulurduk. Büyükada’da yangınlar oluyordu. Yaldızlı Köşk yandı, yeşil bir köşk vardı o da yandı. İtfaiyeci babanın kızı olmak zordu belki ama güzeldi. “
“RUM KADINLARINDAN DİKİŞ ÖĞRENDİK”
Emiral en çok da Rum kadınlarını özlemiş. Onlara duyduğu sevgi, saydı ve özlemi şöyle dile getiriyor:
“Okula gittiğimiz dönemler, yaz tatillerimizi de dolu dolu geçirirdik. Büyükadalı Rum kadınları çok yeteneklilerdi. Evlerinde korse, sutyen gibi kadın iç çamaşırları dikerlerdi. Biz de yanlarında işi öğrenirdik. Uzun süre kalabilselerdi Ada çok daha farklı bir yer olurdu ama olaylar olunca buradan gitmek zorunda kaldılar. Onların olduğu dönemin adası çok güzeldi, komşulukları, insan ilişkileri çok iyiydi. Annem hasta olduğu dönemler veresiye yazdırmak zorunda kalmıştık Rum esnafa. Babam daha sonra o borçları ödemeye gittiğinde hiçbir Rum ondan para almadı. Öyle iyi insanlardı.”
Nurhayat Emiral, pandeminin hayatlarını nasıl etkilediğini de, “90 yaşındayım. Hem salgından hem de hastalıklarımdan eskisi gibi dışarı çıkamıyorum. Halk pazarına gidiyordum ama şimdi ona da gidemiyorum. Zamanımı genel olarak bu balkonda geçiriyorum. El işi dantel örüyorum. Bu mesleği de annemden edindim” cümleleriyle ifade ediyor.
TORUNU, İTFAİYECİ DEDESİNİ ANLATIYOR
Nurhayat Emiral’ın oğlu Oğuz Emiral, Adalar Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü Yol Bakım Hizmetleri Birim Şefiğini yapıyor. Söyleşimize orman mühendisi oğlu Erdi ile eşlik eden Oğuz Emiral, dede Faik Çevik’i şu sözlerle anlatıyor:
“Faik Dedem öldüğünde 6 yaşındaydım ama onunla geçirdiğimiz zamanları çok iyi anımsıyorum. Bu evin bahçesinde, ablam ve benim başıma kırmızı itfaiyeci şapkası geçirdiği günü hiç unutmam mesela. Çok hoşumuza gitmişti bu kırmızı şapkalar. Kimi zaman sohbet ederdi bizle, yangınlara karşı dikkatli olmamızı, yanıcı aletlerden uzak durmamızı tembihlerdi. Dedem kalp rahatsızlığı nedeniyle hayatını kaybetti. Dayım Erdoğan, dedemin yolundan gitti, onun mirasını yaşatmak için itfaiyeci oldu. “