KEDİLERİN ANNESİ MİREY ARIKAN ANLATIYOR
Çoğumuzun kedi severliği ile tanıdığı Mirey Arıkan’ı yakından tanımak istedik. 74 yaşındaki Arıkan, yakın zamanda kaybettiğimiz Ermeni Yazar Liji Pulcu Çizmeciyan’ın yeğeni. Tarihi Kamer Pul Evi sahiplerinden Arman Arıkan’ın yol arkadaşı. Biz kendisini bu kimlikleriyle tanımadık. Onunla tanışmamıza kedilere vesile oldu. Peki, Mirey Arıkan’ın kedilere olan yoğun sevgisi nasıl başladı. Şimdi hikayesini kendisinden dinleyelim.
Mirey Arıkan 1948 senesinde İstanbul Şişli’de doğdu. Çocukluğu Nişantaşı -Teşvikiye’de geçti. Harbiye Ermeni İlkokulu, ardından da Notre Dame de Sion Lisesi’nde okudu. Ağabeyi Joze Jan ticarete atıldı, Mirey, filoliojide kendini geliştirdi ve İstanbul Dil, Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Fransız Dili ve Edebiyatı okudu. Onun bu alanı seçmesindeki ilham kaynağı ise teyzesi, ünlü Ermeni Yazar Liji Pulcu Çizmeciyan oldu.
“Teyzem Liji çok başarılıydı. Onu kendime örnek aldım. Fransız lisesinde okumam da onun sayesinde oldu. Çünkü kendisi orada öğretmendi ve bana çokça desteği oldu. Fikirleriyle, bilgisiyle, inceliğiyle ona hayrandım. Üniversitede de onun yolundan gittim ve filoloji okudum. İstanbul ve Ankara’da Fransız Dili ve Edebiyatı’nı bitirdikten sonra Notre Dame de Sion Lisesi’nde üç yıl öğretmenlik yaptım, teyzem gibi.”
LİJİ PULCU ÇİZMECİYAN’IN ANLATIYOR
“Teyzem benim ikinci annemdi. Hatta annemden çok ona benzediğim için çoğu kimse onu annem zannederdi. Çok yakındık, bana çok emeği geçti. Kızını 40 yaşlarında doğurmuştu ve o zamana kadar hayatında daha çok ben vardım. Kızı Amerika’da Mount Saint Mary Üniversitesi’nde kimya profesörüdür. Teyzem onunla çok gurur duyardı. Teyzem, kızı Deniz’in en değerli emanetiydi bize. Kızlarımla birlikte onun yokluğunu hissetmemeye çalıştık hep.
Teyzem Liji, İngilizce ve Fransızca filoloji üzerine doktora yaptı. Biliyorsunuz, teyzem tanınan bir yazar. Kitaplarını 80-85 yaşlarında yazdı. Bilgisi ve hafızası derya gibiydi. İstanbul’da Kayıp Zamanlar I, İstanbul’da Kayıp Zamanlar II ve Büyükada’da Kayıp Zamanlar isimli kitaplarını okudum. Eski adayla ilgili pek çok unutulmuş mekan ve kişi isimlerini kitapta bulmak mümkün. Liji Pulcu Çizmeciyan’ı 98 yaşında, yakın zamanda kaybettik. Çok değerli bir insan, bir yazardı. Onu hep sevgi ve özlemle anacağım…”
TARİHİ KAMER PUL EVİ
Mirey Arıkan’ın öğretmenliği çok uzun sürmedi. Meslekteki üç yılını geride bırakıp çocuklarına baktı. O, evde kızları Katya ve Lara ile zaman geçirdi, posta pulu koleksiyonları ile ünlenmiş eşi Arman Arıkan eve ekmek getirdi. Arıkan, “Kızlarım okudular ve güzel yerlere geldiler. Evlendiler ve bize birer torun verdiler. Onlarla gurur duyuyorum” diyor ve ekliyor: “Eşimle de gurur duyuyorum. Arman Arıkan ünlü bir filatelisttir. Pul koleksiyonu üzerine kitap bile yazdı. Dünyadaki pul sergilerine jüri olarak davet ediliyor. Koleksiyonculuğu babası Kamer Arıkan’dan miras aldı. Baba-oğul birlikte çok büyük başarılara imza attılar.
Mirey Arıkan’a tarihi Kamer Pul Evi’ni de soruyoruz.
“Kamer Pul Evi 1942 yılında kurulduğundan beri Beyoğlu Tünel’den Galata’ya inen yokuş üzerinde bulunuyor. Kayınpederim Kamer Arıkan’ın bir pul defteriyle merak saldığı pulculuğu, bugün oğlu Arman Arıkan devam ettiriyor. Eşim Arman, ailenin güçlü pul arşivini ve 80 yıla yayılan kültürünü devam ettiriyor. Babasının kendisine 10 yaşındayken verdiği pul defterinden bugüne uzanan deneyimlerini ve dükkanın tarihini kitabında yazıyor. Kamer Pul Evi’nin 80. Yılı isimli kitap çok yakında okuyucusuyla buluşacak. “
ŞİŞLİ’DEN BÜYÜKADA’YA…
Mirey Arıkan’a Anne ve babasını, İstanbul’da geçirdiği yıllarını, Ada hikayelerinin nasıl başladığını ve Arman Arıkan ile tanışmalarını da şöyle anlatıyor:
“Annem İrma Sufi tam bir İstanbul hanfendisiydi. İstanbul doğumludur. Teyzem ile Notre Dame de Sion Lisesi’nde okudular. Ancak babasını erken kaybedince annem üniversiteye gidemedi. Büyükannem iki kızını birlikte okutmaktan korktuğunda, çok başarılı olmasına rağmen annemi okuldan almış. Teyzem Liji şanslıymış, okuluna devam etmiş.
Dedem Jozef Kurban ve ailesi zamanında Ankara’dan İstanbul’a taşınarak Teşvikiye’de büyük bir konakta yaşamışlar. Ama evleri yanınca büyük bir ev aramışlar. Şehirde bütçelerine göre ev bulamayınca Büyükada’ya gelmişler ve burada çok geniş ve güzel bir ev almışlar. Selvili Cami Sokağı’nda bir sokaktan diğerine uzanan bahçesi olan geniş bir ev. Sokak, ismini bu evin bahçesindeki dört selviden almış. Evin olduğu bu geniş araziyi bostan, meyve, çiçek bahçesi olarak kullanmışlar. Dedemin Beyazıt Çakmakçılar yokuşunda hazır giyim mağazası vardı. Üç oğlu ile bu mağazayı işletirlerdi. Babam Piyer Kurban işini çok severdi. Ben de fırsat buldukça mağazaya gidip gelirdim.
İş hayatları şehirde olduğu için ağırlıklı olarak şehirde yaşıyor, yazları Ada’daki güzelim eve geliyorduk. Dedem arsalarını çocuklarla paylaşınca da adada ailecek herkesin evi oldu. Yazları hepimiz adada olurduk. Arman ile tanışmamız da Büyükada’da oldu. Ağabeyim Joze Jan ve arkadaşları Arman ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği bir buluşma anında tanıştık Arman ile. Sıkıntılı zamanlar, ayrılıklar da yaşadık Arman ile ama sonrası iyi oldu.”
“AİLECEK ADA AŞIĞIYIZ”
Mirey Arıkan eskisiyle, yenisiyle adanın her zaman şehirden daha cazip olduğunu söylüyor.
“Eski ada daha farklıysa da ada hayatı her zaman şehirdeki hayattan daha güzel oldu benim için. Ada bana her zaman huzur verdi, veriyor. Çocukluğumun adası çok eğlenceliydi, cazipti. Büyükada’da bugünkü hastanenin yerine çadır tiyatrosu kurulurdu. Bir iki ay boyunca farklı tiyatrocular oyunlarını sahnelerdi. İp cambazları heyecanımızı doruğa çıkarırdı, dansözler oynardı… Yaz boyunca eğlence merkezimiz olan bu yer dansözler için de bir okul oldu adeta; çoğu tanınmış dansöz burada yetişti. Sinema günleri olurdu. Üç tane açık sinema vardı ve hepsi ne sırasıyla giderdik.
Gençlik zamanlarımızda ise iskeleye iner, şehirden gelecek yakınlarımızın yolunu gözlerdik. Ben babamı beklerdim. En güzel kıyafetlerimiz olurdu üstümüzde ve bu durum artık bir kültür, bir gelenek halini almıştı. Benden önceki kuşak daha da özenliymiş, daha şık giyinirlermiş, film yıldızları gibi. Anadolu Kulübü’nde maskeli baloları aratmayacak balolar olurdu; birkaç tanesine katılmıştım. Büyüklerimizin anlattığına göre eski 1 Mayıs Bayramları da tam bir bayram havasında geçermiş. Resmi tören geçitlerinde faytonlar çiçeklerle süslenirmiş…
Benim için en güzel yer Değirmen plajıydı; oradaki hatıralarım çok güzel. Adanın doğasını, eski güzel binalarını, köşklerini seviyorum. Ailecek ada aşıyız.
Bu güzelim yeri hep birlikte koruyacağız, korumalıyız. Ada yine de en az değişime uğrayan yerlerden biri. Nişantaşı, Beyoğlu, Teşvikiye tanınmaz halde! Çocukluğumun geçtiği o semtlerde çiftlik hayatı vardı ve biz keçi ile tavuk beslerdik. Ah! Çok özlüyorum o günleri.”
KEDİLERE OLAN SEVGİSİ…
Mirey Arıkan’ın Adalılar en çok kedi sevgisi ile tanır. Onunla tanışmamıza da kedilere vesile oldu. Peki kedilere olan yoğun sevgisi nasıl başladı. Şimdi hikayesini kendisinden dinleyelim.
“Yazlıkçı olarak adaya geldiğimizde sokaklarda çokça bakımsız, aç kedi olurdu. Çok üzülürdüm onların o haline. Annem ciğer alıp pişirirdi kediler için. Rum kadınları da kedileri çok sever, asla aç bırakmazlardı onları. Ben de kedileri seven o kadınları çok severdim. Yaz bitince şehre döndüğümüzde kedileri yüzüstü bırakmış oluyorduk. Bu beni inanılmaz üzerdi. Çocuktum, tek başıma adaya gelip kedilere bakamazdım da. Bugünkü gibi hazır mamalar da yoktu. Günlerce kedileri düşünür uyuyamazdım. Sokak kedileri travmam olmuştu. Geride bıraktığımız kediler arasında bir yavru vardı. Biz şehre gittiğimizde ağlamaktan, bizi aramaktan sesi kısılmış yavrucağın. Teyzem minik kediyi alıp Nişantaşı’na, evimize getirdi. Ona Tigrett ismini verdik. Evde baktığımız ilk kedim oydu.
Yaşım büyüdükçe adadaki sokak kedilerine karşı daha çok sorumluluk aldım. Hem yeme içmelerini hem de belediyeler aracılığıyla kısırlaştırılmalarını sağlıyordum. Yıllar böyle geçti… Halen mahalledeki kedilere bakıyorum. Kendime ayırmadığım kadar onlara zaman ayırıyorum. Onların peşlerinden çok koştuğum için dizlerim ağrıyor ama bu durumdan şikayetçi değilim, onlarla mutluyum.
Benim gibi kediler için mesai yapan arkadaşlarım var. Zekiye Kürkçüoğlu, psikolog Müstakime Hanım çok fedakarlar. Sokak hayvanları için çalışıyor, mücadele ediyoruz hep birlikte. İsmini saymayacağım çokça hayvansever arkadaşımız var adada.”
Zarafetiyle, tatlı sohbetiyle kendisine hayran kaldığımız Mirey Arıkan, sohbetimizin sonunda önemli bir mesaj veriyor: “Adamıza, doğamıza, hayvanlarımıza, mimarimize sahip çıkalım, koruyalım, yaşatalım.”